top of page

MARKA HUKUKU NEDİR? MARKA TESCİLİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

Güncelleme tarihi: 5 Eyl 2023

Özet

Markalaşmak, şirketlerin küreselleşmenin giderek arttığı ekonomik ve ticari hayatta rekabetçi avantajın sağlanmasına; markaların, ekonomik kriz döneminde toplum nezdinde güven sağlama işlevi görerek işletme açısından koruyucu bir kimliğe sahip olarak işletmenin ticari hayatı açısından risk ve tehlikelere karşı bir sigorta görevi görmesine yarar sağlaması açısından işletmeler için oldukça önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında Markalaşma, şirketlerin istikrarının sağlanması, müşteri portföyünün ne şekilde olduğunun saptanması, Pazar ürünleri arasından seçilimin ne durumda olduğunun görülmesi ve müşteri – işletme bağının güçlendirilmesine dair işletmelerin geleceğe dair hamlelerin belirleme potansiyeli taşıyan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Marka hukuku ise, markalaşma süreçlerinin düzenlenmesi; tescil, devir, lisans işlemlerinin yanı sıra haksız kullanımdan doğan zarar, markanın sulandırılması gibi çeşitli hususların içerisinde bulunduğu bir hukuk dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. İşbu makalede, Marka Hukuku’nun incelenmesinden başlayarak, Markanın incelenmesi, markanın tescilinin faydaları ve tesciline ilişkin şartların incelenmesi gerçekleştirilecektir.



Anahtar sözcükler: Marka Hukuku, Marka, Fikri Mülkiyet Hukuku, Tescil, İlan, Patent, Rekabet, Markanın Hukuki Korunması, Ayırt Edicilik, Yenilik ve Yasal Uygunluk, Markanın Unsurları


A. GİRİŞ


Marka kavramı geçmiş dönemlerden beri insanlığın hayatında var olmuş; çeşitli dillerde farklı şekilde ancak benzer maksatlarla kullanımda bulunulmuş bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski Nors dilinde “Yakmak” anlamında kullanılarak hayvanların diğerlerinden ayrılmasını sağlamaya yönelik olarak dağlanmasını anlatan “Brandr” sözcüğünden türetilmiş olan Marka kavramı, küreselleşmiş ticaretin çeşitli fonksiyonlara sahip bir unsuru olarak yer almaktadır.

İşletmelerin bilinirliliğinin arttırılarak kâr marjının büyümesi, müşteriler ile aradaki etkileşim arttırılması ve şirket değerinin büyümesini sağlamak gibi çeşitli faydalara sahip olan markalaşmanın, ekonomik kriz dönemlerinde de müşteriler üzerindeki “Kaliteli Ürün” imajının sağlamlaştırılması sonucunda şirketler için koruyucu bir kalkan görevi gördüğünü söylemek de mümkün olmaktadır.

Marka Hukuku, işbu anlatılan Markalaşma sürecinin pozitif hukuk kapsamında Markaların tescilinin, lisanslanmasının ve devrinin düzenlenmesinin yanında marka hakkının korunmasının ve haksız rekabetin önlenmesinin konu edildiği bir hukuk dalı olarak yer almaktadır.

Marka Hukuku’na ilişkin Türk Hukuku’ndaki ilk yasal düzenlemenin 1872 yılındaki Nizamname ile başlamadığını söylemek mümkündür. 1888 yılında yayımlanan “Alameti Farika Nizamnamesi” 1872 yılındaki bu nizamnamenin yerine geçmiştir. Bu iki nizamnamenin de mehazını 1857 tarihli Fransız Fabrika ve Ticaret Markaları Kanunu (Loi française de 1857 sur les marques de fabrique et de commerce) oluşturmaktadır. Alameti Farika Nizamnamesinin uzunca müddet uygulanmasından sonra 1965 tarihli Markalar Kanunu kabul edilmiş bu kanunun ardından 556 sayılı MarKHK ile çıkarılmış ve 551 sayılı Markalar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Nihayet 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile 556 sayılı MarKHK tümüyle yürürlükten kaldırılarak Türk Hukuku’nda Marka Hukuku’na ilişkin günümüzdeki tablo ortaya çıkmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Marka Hukuku bağlamında çeşitli uluslararası Anlaşma ve protokollere taraf olmuş, markalaşmanın öneminin artmasına paralel olarak ülkemizdeki hukuki düzenlemelerin de buna uyumlu şekilde geliştirilmesine çaba harcanmıştır. Uluslararası Mevzuata ilişkin protokol ve anlaşmalara ise:

· Markaların Milletlerarası Tesciline İlişkin Madrid Anlaşması (Madrid Anlaşması): Türkiye ilgili anlaşmaya 1925 yılında yapılan La Haye değişikliği ile beraber katılım sağlamış ancak ilgili anlaşmanın çok sayıda yabancı markanın Türkiye’de korunmasına ilişkin zemin hazırlamasına rağmen yerli markaların bu imkandan yararlanacak yeterli sayıda olmaması sebebiyle 1955 yılında ilgili sözleşmeden çekilme karar vermiştir.

  • Markaların Uluslararası Tescili Konusunda Madrid Sözleşmesi ile İlgili Protokol

  • Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırmasına İlişkin Nis (Nice) Anlaşması

  • Markaların Şekillerin Elemanlarının Uluslararası Sınıflandırılmasını Tesis Eden Viyana Anlaşması

  • 1994 Tarihli Cenevre Marka Kanunu Anlaşması


B. MARKA TANIMI, UNSURLARI, TÜRLERİ VE FONKSİYONLARI


1. TANIMI


Marka, kavram olarak SMK’nın 4/1’inci maddesinde yer aldığı şekilde markanın, “bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayrımı sağlayan ve marka sahibine koruma sağlayarak, bu sağladığı korumanın açık ve kesin şekilde anlaşılmasını sağlayan sicilde gösterilebilecek kişi adları dahil olmak üzere sözcük, şekil, renk, harf, sayı, ses ile mallar ve hizmetlerin ambalajları dahil olmak üzere her türlü işaret” olarak nitelendirildiği görülmektedir.

Markanın, koruma sağladıkları teşebbüsün mal veya hizmetlerini tüketicilerin gözünde diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi, aslında giriş kısmında bahsedilen “Ayırt Edicilik” unsurunun en bariz şekilde yer aldığı noktadır. Bu unsurun yanında bu unsurun sağlanması için korumayı sağlayacak işaretlerin açık ve net şekilde sicile tescil edilebilir olması gereği de kanun koyucunun aradığı bir diğer noktadır.

2. UNSURLARI

2.1. İşaret

Marka, kendisini diğer markalardan net şekilde ayırma niteliğine sahip olan şekil veya şekillerden meydana gelmektedir. Şekil, belirli bir şeyi çağrıştıran bir simge olarak nitelendirildiğinde akla öncelikli olarak görsel çağrışımlar geliyor olsa da beş duyu organı tarafından algılanabilen simgeler, şekil statüsü kazanabilmektedirler. Bu doğrultuda da kanun koyucu, SMK’da şekil niteliğini taşıyan unsurlar için “Ayırt edicilik sağlamak” ve “Marka sahibine tanınan korumanın açık ne kesin olarak anlaşılmasının sağlanması” hususlarını arayarak bunları sağlayan her türlü şeklin marka olabilmesine imkân sağlamıştır.

2.2 Ayırt Edicilik


Markanın bir diğer unsuru olarak “Ayırt edicilik” unsurundan bahsedilmesi gerekirse; bu unsurun Karasu tarafından iki ayrı başlığa “Bkz. Soyut – Somut Ayırt Edicilik” bölündüğü görülecektir.[1] Karasu, ilgili “Soyut” ayırt ediciliği, markanın akla gelebilecek hiçbir mal ve hizmet bakımından ayırt edici nitelik taşımıyor olması şeklinde açıklamış; “Somut” ayırt edicilik konusunda ise tescili istenen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik taşınıp taşınmadığına ilişkin bir incelemenin söz konusu olduğunu kabul etmiştir.

Kaya ise markanın benzerlerinden ayırt edilmesinin arttırılmasının, işaretin mal veya hizmetin kendisinden ya da cinsinden uzaklaşıldığı taktirde mümkün olabileceğinden bahsederek; işaretin, markanın benzerlerinden ayırt edilmesinin sağlamasına ilişkin unsurun bir zorunluluk teşkil ettiğini belirtmektedir. Bu unsura sahip olmayan bir işaretin tescil talebinin kurum tarafından reddinin gerektiği kabul edilmektedir.[2]

Nitekim SMK 4. ve 5. Maddelerinde de kanun koyucu ısrarla “Ayırt edicilik” vurgusunda bulunmuş; bu unsura sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescilinin mümkün olmayacağından bahisle reddinin gerektiğini kabul etmiştir.


2.3. Açıklık ve Kesinlik

Marka olarak tescil edilebilecek işaretler bakımından aranan nitelikler arasında sayılan “Açıklık ve Kesinlik” unsuru; kanun koyucunun, tescili istenen işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için SMK 4. Maddesinde, korunmak istenen mal veya hizmete ilişkin korumanın “Açık ve Kesin” olarak anlaşılması gerektiğini kabul ettiği görülmektedir.

İlgili unsurun niteliği bakımından yapılacak incelemede ise Mülga MarKHK’nın 5. Maddesinde yer alan “özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen” şeklindeki tanımdan vazgeçildiği görülecektir. Kanun koyucu SMK ile Açık ve Kesinliğin sağlanması ve sicilde gösterilebilir olması takdiriyle her türlü işaretin marka olarak tescil edilebileceğini kabul etmiştir.


3. FONKSİYONLARI


3.1 Ayırt Etme Fonksiyonu


Marka, ayırt edicilik yoluyla tescilinin sağlandığı mal veya hizmetleri, var olan ya da potansiyel müşteriler üzerinde benzer mal veya hizmetlerden ayırarak, piyasada ilgili mal ve hizmetlerin benzerlerinden öne çıkmasını sağlar.

Hem müşteri tarafından talebin artışı, hem de ilgili piyasada var olan ağırlığın arttırılması bakımından markanın bu işlevi, ilgili mal ve hizmetler bakımından temel bir fonksiyon işlevi görmektedir.


3.2 Reklam Fonksiyonu


Küreselliğin arttığı ve Pazar alanlarının genişlediği, piyasada mevcut girişim sayısının her geçen gün arttığı günümüzde önemi her zamankinden fazla olan reklam, markanın müşteri nezdinde etkisinin oldukça yüksek olmasını sağlayan bir fonksiyondur. Renkler, şekiller gibi potansiyel müşterilerin ilgisini çekebilecek her türden unsur, psikolojik araştırmalar neticesinde belirlenmekte ve ilgili markalar bu hususa göre şekil almaktadır.

3.3 Garanti Fonksiyonu


Tescili gerçekleşen marka, mal veya hizmetin müşteri gözündeki kalitesini temsil ederek; müşteriye daima kalite konusunda güvenilirlik sağlama işlevi görebilmektedir.

Ekonomik gücü yüksek müşteriler, verdikleri yüksek ücretlere karşılık yüksek nitelikte hizmet bekleyecek, belki de sosyete içerisinde kendilerinin öne çıkmasını sağlayacak bir bilinirliğe sahip olan markayı kullanarak statülerindeki yükselişe uygun olarak marka kullanımına gidebilecektir.

Daimî müşteriler ise aşina oldukları markanın çıkardığı başka mal veya hizmetlerin de kalitelerine ilişkin, marka bilinirliğinin sağladığı güvenden dolayı alımına yöneleceklerdir.


3.4 Sosyal Statü Fonksiyonu

Günümüzde sosyal medyanın kullanım oranının artışı, yapay zekâ teknolojilerinin ve meta-verse gibi kavramların hayatımıza entegre olması ile markalar, müşteriler gözündeki ayırt ediciliği artırmak ve müşterilerinin diğer müşteriler arasından sıyrılmasını sağlayarak yeni bir statüye ulaşmalarını sağlamak gibi bir işleve de sahip olabilmektedirler.

Nitekim “Influencer” adı verilen ve marka tanınırlığını arttırmak gibi bir yeteneğe sahip, yüksek kitleler tarafından sosyal medya üzerinden takip edilen kişilerin tanıttığı, kullandıkları markalar, bu markaları kullanan kişilerin, ilgili markaları kullanan ayrıcalıklı insanlar arasında girdiklerini düşünmelerine zemin hazırlayabilmektedir.

Sosyal Statüsü yüksek kişiler tarafından kullanılan markaların kullanımının istenmesinin sebebi ilgili ekonomik ve sosyal statü artışı ile ayrıcalıklı insanlar arasında dahil olma isteğinin duyulmasıdır. Çeşitli markalar, ilgili sebep ile günümüzde elektronik müzik sözlerinde yer alarak bu isteğin somut halini oluşturmaktadır.


C. MARKA TÜRLERİ [[3]


1. Tescilli – Tescilsiz Markalar

Bazı durumlarda tescil edilmemiş markalar, SMK’nın sağlamış olduğu (SMK 5; 7 ve 6. Maddelerde tescilsiz markalara ilişkin geçen hükümler) korumalardan yararlanabilir.


2. Tescil Amacına ve İşlevine Göre Markalar


2.1. Ticaret Markaları


2.2. Hizmet Markaları


2.3. Koruyucu Markalar

Tescil edilmiş bulunan asıl markaya ilişkin iktibas tehlikesini azaltmaya yönelik olarak tescil edilmiş markalardır.

2.4 İhtiyat Markaları (Yedek)


Asıl markanın tescilinin reddedilmesi ihtimaline karşılık olarak ya da ileride iktisadi olarak değerlendirilmek üzere tescil edilen markalardır. Ancak ilgili yedek markaların ileride rekabet yasağı kapsamında kötüniyetli tescil olarak değerlendirilme ihtimali bulunmaktadır.


2.5 Garanti Markası


Bir malın veya hizmetin kalitesini yansıtan, üretim koşullarını, coğrafi menşeini garanti eden markalara verilen addır. SMK 31 kapsamında kullanılan garanti markaları kişiler adına tescilli olsa da markanın sahibine bağlı işletmenin mal veya hizmetlerinde kullanılması yasaktır. (SMK 31/2)


3. Sahiplerine Göre Markalar


3.1 Ferdi Marka


Gerçek ve tüzel kişilerin münferiden veya müşterek ya da iştirak halinde hak sahibi oldukları markalardır.”[4]

3.2 Ortak Marka


Hizmet, üretim veya ticaret işletmelerinin oluşturduğu ortak bir gruba ait olarak kullanılan markalardır. Dolayısıyla bu gruba dahil olan her bir kişi, bu markanın sahibidir. Dolayısıyla kendilerine ait olan sahiplikten doğan haklarını, diğer sahiplerinin haklarını sınırlamayacak şekilde kullanabilecektirler.

Bir holding tarafından kullanılan markalar, ortak marka değildirler. Bu markalar holding içerisinde bulunan işletmeler tarafından kullanılsa dahi ortak markası olarak sayılmamaktadırlar. Zira buradaki esas ayrım grup içerisindeki her kişi adına tescilli olacak şekilde bu markaların hak kullanımının belirlenmesidir.


3.3 Vekil Markası


Vekilin görünürde hak sahibi olduğu, ancak markanın gerçek hak sahibi adına tescil olunmayan markadır. Aralarındaki ilişkide (Bir sözleşmede belirlenebilir.) belirlenen şartlara uygun olarak markanın sahipliğinden doğan hakları kullanan vekil, bu şartlara aykırı davranırsa gerçek hak sahibi buna itiraz edebilir. (SMK 6/2)

Aykırı gerçek hak sahibi, SMK 10 ‘dan doğan kullanımın yasaklanması ve devri talep edebilecek; ayrıca SMK 25 uyarınca hükümsüzlük davası da açabilecektir.


4. Bilinirlik Ölçüsüne Göre Markalar


4.1 Alelade Marka


Yüklendiği işlevleri tescil edildiği mal ve/veya hizmetler ile sınırlı olarak sağlayan markadır.


4.2. Tanınmış Marka


SMK 6/4’te atfı yapılan, yasal vasıflara uyarak markaya yüklenen asgari şartları taşımasının yanında tescil edildiği ülkenin sınırlarını aşarak evrensel bir bilinirliğe ulaşarak tescil edildiği mal veya hizmetleri başlı başına bir kalite ve reklam aracı olarak koruyan markalardır.


5. Teşekkül Tarzına Göre Markalar


5.1 Hareket Markaları


Bir hareketin tescil edilmesinden doğan markalardır.


5.2 Seri Markalar


Kök markasının sonrasına tali unsurlar eklenerek yaratılan markalardır.


D. MARKA TESCİLİNİN FAYDALARI: MARKA HUKUKİ KORUNMASI, İTİBAR KAZANMASI VE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI


Bir işletmenin rekabet gücü, kimliği ve itibarı, marka ismine yansır. Ayrıca, bir marka adı, tüketicilerin bir işletmenin ürün veya hizmetlerini tanımasını, takdir etmesini ve onlara sadık kalmasını kolaylaştırmada çok önemli bir rol oynar. Bu, marka adını işletmenin en değerli varlıklarından biri yapar. Marka adının yasal olarak korunması için marka tescil başvurusu yapılması gerekmektedir. Tescil edildikten sonra, ticari marka sahibi, ticari marka adını kullanma ve kullanımını kontrol etme hakkını elde eder. Bu, marka sahibinin marka adını istediği şekilde kullanmasına ve hatta başkalarına lisanslamasına izin verir. Ayrıca, ticari marka sahibi, izinsiz kullanım veya benzer bir marka adıyla karıştırılmaya karşı yasal işlem yapma hakkına sahiptir. Marka sahibi, bu hakları ihlal edenlerden dava açabilir veya tazminat talep edebilir.


Bir ticari markanın tescili, aşağıdakiler gibi avantajlar sağlar:

  • Bir marka tescil edildikten sonra, sahibine Türkiye'de 10 yıl süreyle markanın yasal koruması verilir. Bu sürenin sonuna yaklaşıldığında, malik tescilini yenileyerek koruma süresini uzatabilir. Markasının yetkisiz kullanımını veya taklit edilmesini önlemek için sahibi tarafından yasal işlem başlatılabilir. Bu, ticari markasını ihlal edenlere karşı askıya alma, tazminat ve imha talep etme olasılığı ile ihlal davası açma seçeneğini içerir. Marka sahibi, gümrükte taklit ürünlerle karıştırılmaması için gümrük idaresinden koruma talep etme seçeneğine de sahiptir.

  • Rekabet Edebilirlik ve İtibar: Marka tescili, marka sahiplerinin markalarını rakiplerinden ayırt etmelerine ve pazarda benzersiz bir konum oluşturmalarına olanak tanır. Marka sahipleri, markalarını tanıtmak ve geliştirmek için reklam ve pazarlama faaliyetleri yürütebilir. Marka sahipleri, markalarının kalitesini ve orijinalliğini göstererek tüketicilerin beğenisini ve bağlılığını da kazanabilirler. Bu, marka sahiplerinin şirketlerinin itibarını artırmasına ve daha fazla müşteri çekmesine olanak tanır.

  • Lisansların Alınması ve Gelir Aktarımı: Marka tescili, marka sahibine markasını kullanma ve başkalarına devretme hakkı da verir. Ticari marka sahipleri, ticari markalarını lisanslar veya devirler yoluyla diğer şirketlere veya bireylere sunarak para kazanabilirler. Marka sahipleri ayrıca franchising sistemi ile markalarını büyütebilir veya ortak girişimler kurabilirler.



[1] Karasu (Suluk/Nal), Fikri Mülkiyet Hukuku, 4. Bası, Seçkin, Ankara 2020, s.157 [2] Kaya Arslan (Ülgen, Helvacı, Nomer), Ticari İşletme Hukuku, 6. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2019, s. 457 [3] Kaya Arslan (Ülgen, Helvacı, Nomer), Ticari İşletme Hukuku, 6. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2019, s. 463 vd. [4] A.g.e. s 464

Comments


bottom of page